Sosyal Medya

Makale

Ya Sonrası…

Bir dostun kütüphanesinin raflarında acaba tebliÄŸ metotlarıyla ilgili bir eser var mı diye göz gezdiriyorum. Yıllarımız muhatabın bu eserlerde gösterilen usullerle ikna edilmesine dair yeni yaklaşımları uygulayarak geçti. Fakat hayatı bir bütün olarak algılamaktan uzaklaÅŸmış modern zihin, bir insanın hidayetine vesile olmayı ona tebliÄŸ edip ön yargılarından sıyrılıp Ä°slam’ a dönmesinden ibaret sanma kolaycılığına kapılıyor...

Hadisleri okuyanlar Rasulullah’ın muhatabını incitmemeye hassasiyet gösteren tavırlarına çokça ÅŸahit olurlar. O’nun, pek çok iyi örneklerle insanların dünyalarına girmeye sözün en güzelini seçip kardeÅŸçe yaklaÅŸmaya çabaladığını görürler. Onun hatalı davranmaktan ve yanlış anlaşılmaktan nasıl endiÅŸe ettiÄŸini, muhatabını Ä°slam’dan soÄŸutup uzaklaÅŸtıracak ÅŸeylerden nasıl dikkatle kaçındığını bilmeyen yoktur.

Ama bu zor ve yıpratıcı davet aÅŸaması yapılması gerekenin sadece ilk adımıdır. Bunun baÅŸlangıç olduÄŸunu fark edemediÄŸimizden dolayı davetçi vasfımız ehli kitap benzeri misyonerlik bataklığına saplandı. Ya da Üstad sandıklarımızın zihnindeki Ä°slam’a ulaÅŸmak için yaptıkları projelere adam temin etmenin ötesine geçmeyi baÅŸaramadık…

Åžimdi zihnimizi bir yolculuÄŸa çıkaralım. Farz edelim ki biz Mekke’de yolunu ÅŸaşırmışlardan biriyiz. Bize bizzat Peygamber tebliÄŸ ediyor. Onda ilk fark edeceÄŸimiz ÅŸey ne olabilir dersiniz? Bu muhtemelen bize tebliÄŸ edenin ulaÅŸtırmaya çalıştığı bilgiyi önce kendi nefsine teklif etmesidir. Bu anlamda sözleriyle davranışlarının bir olması çok önemlidir. Çünkü davete uyup her zorluÄŸu göze aldığınızda onun her ÅŸart altında yanınızda olmasını ve birlikte hareket etmek istersiniz. Åžu ayet onun arkadaÅŸlarına gösterdiÄŸi özeni anlatmaktadır.

         “Gerçek ÅŸu ki, (ey insanlar,) size kendi içinizden bir Resul gelmiÅŸtir: sizin (dünya ve ahirette) çekmek zorunda kalabileceÄŸiniz sıkıntılara uÄŸramanız ona çok ağır gelir; sizin üzerinize titreyip durur (ve) müminlere karşı ÅŸefkat ve merhametle doludur.” (Tevbe / 128)                                                                                      

Ä°zinden gidip, vahye uyduÄŸumuzdan dolayı başınıza gelenlere çok üzülen, bize asla kaldıramayacağımız yükler yüklemeyen, çağırdığı yerde bizzat bulunan, iyi, merhametli, adil, cömert, fedakâr ve karşılıksız iÅŸ yapan biri olmamız için üzerimize titreyen kiÅŸi bizi davet edenle aynı kiÅŸidir. Üstelik yaptığımız hataları bahane edip bizden vazgeçmeyen, her ne yaparsak yapalım bize ÅŸefkatle ve merhametle davranacağından emin olduÄŸumuz biridir o. Buradan da anlarız ki davetçi bizi, ÅŸahsımıza insanca davranılan bir kardeÅŸliÄŸe çağırmıştır.

O zahmet dolu yıllar geçmiÅŸ ve Medine’ye hicret etmiÅŸiz. Bedir sonrası hamasete kapılıp O’nun görüÅŸünün aksine Uhud’ta düÅŸmanla karşılaÅŸmayı dayatanlardanız. Üstelik tepeye yerleÅŸtirdiÄŸi okçulardan olmamıza raÄŸmen onun tembihlerini kulak ardı edip ganimete koÅŸmuÅŸuz. Savaşın kaybedilmesini ve parçalanmış kardeÅŸlerimize ait cesetlerin müsebbibi olan bizlere karşı, diÅŸi kırılmış yüzü kanayan davetçinin tavrında ise bir deÄŸiÅŸiklik yoktur…

         Ve (ey Peygamber,) senin izleyicilerine yumuÅŸak davranman, Allah'ın rahmetinin bir eseriydi. Zira eÄŸer onlara karşı kırıcı ve sert olsaydın, doÄŸrusu senden koparlardı. Artık onları bağışla ve affedilmeleri için dua et. Ve toplumu ilgilendiren her konuda onlarla müÅŸavere et; sonra bir hareket tarzına karar verince de Allah'a güven: Zira Allah, O'na güven duyanları sever. (Âli Ä°mran / 159)

Daveti ulaÅŸtırıp üzerimize titreyen davetçi, beraberliÄŸimizi tehlikeye atan hatalarımıza raÄŸmen Allah’ın emri gereÄŸi bize karşı merhametli tavrını sürdürür. Yaptığımız hatayı bir gün kullanmak üzere zihninde dosyalamak yerine affetmeyi seçmiÅŸtir. Ä°stiÅŸaredeki tutarsızlığımıza ve yanlış yorumlarımıza raÄŸmen alınan kararlarda görüÅŸlerimizi dikkate almayı sürdürür. Böylece O’nun yanında ne deÄŸerimizi ne de ümidimizi kaybederiz.

Günler geçmiÅŸ fetihler sonucunda herkes bir yerlere atanıyorken sen unutulmuÅŸlardan olmuÅŸsundur. Hâlbuki sana göre sen bu görevlere atanmışlardan daha layıksındır. Ve seni davet edip üzerine titreyen ve hatalarını affedene gidip durumunu arz edince o ÅŸöyle der;

Ebû Yahya Üseyd Ä°bni Hudayr  (rah) rivayet edildiÄŸine göre Medinelilerden bir adam: 

—    Ey Allahın Resulü, falan kiÅŸi gibi beni de vali tayin etmez misiniz?  dedi.

Resulullah (sav); “Siz, benden sonra adam kayırma olaylarına ÅŸahit olacaksınız. Bunlara itibar etmeyin. Nihayet (kıyamet günü) Kevser havuzunun başında bana kavuÅŸana dek sabretmekte kararlı olunuz!” buyurdu ( Buhârî, Fiten 2, Müslim, Ä°mâre 48)

Seni davet edip üzerine titreyen davetçi artık yaÅŸlanmıştır. O seni sevdiÄŸi halde kayırıp adaletsizlik etmez. Ve bu tip adaletsizliklerin yaygınlaÅŸacağı günlere eriÅŸirsen aynı birlikte olduÄŸun günlerdeki gibi adil tutumunun devamı halinde kendine has kılınmış Kevser’de seni bekleyeceÄŸini vaat eder. Yani ömrüm boyunca elindekileri paylaÅŸmış olan bu davetçi, cennette ona has kılınmış makamı da paylaÅŸmaktan söz ederek ölüme kadar beraberliÄŸin fevkinde, ölüm sonrası sonsuz beraberlikten bahsederek umutları arttırır.

Dostum, seni davet edip hidayetine vesile olan insanlarla daha yolun başında olduÄŸunu bilmelisin. Yok, eÄŸer böyle düÅŸünmüyorsan sizi bir arada tutmak için daima senin gibi düÅŸünmeyen kardeÅŸlerinle mücadele ettirilir ve sürüden ayrılanı kurt kapar masalının dini versiyonlarıyla sindirilirsin. Veya hayatı boyunca seninle paylaÅŸmayan, zor anlarında senden habersiz Kaf dağındaki ÅŸeyhinin seni ahirette kurtaracağına vehmedersin. Ya da konjuktürel ÅŸartları hakikat sanıp bir partinin liderine taraftar toplamayı veya ona karşı olup onu alaÅŸağı etmeye çalışan bir hocaefendi lehine twit atmayı tebliÄŸ sanıp oyalanırsın.

Sen bilirsin?                                                                            

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.